Ekonomi

TSKB Başekonomisti Ünüvar: “Türkiye ve Dünya Ekonomisi Futbol Maçı Gibi Oyuna Devam Ediyor”

Kahramanmaraş Sanayici ve İş İnsanları Derneği (KASİAD) ile Ekonomi Gazetesi işbirliğiyle düzenlenen Kahramanmaraş 2. Ekonomi Zirvesi, Ramada Otel’de geniş bir katılımla gerçekleştirildi.

Zirvede, iş insanları ve sanayiciler ekonomi gündemini masaya yatırırken, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) Başekonomisti Dr. Burcu Ünüvar, “Küresel ve bölgesel gelişmeler ışığında Türkiye ekonomisi” başlıklı kapsamlı bir sunum yaptı.

Dr. Ünüvar, sunumunda dünya ekonomisinin güncel durumunu grafiklerle anlatarak, ekonomiyi sakatlanan bir futbolcunun bacağına sprey sıkılıp oyuna devam etmesine benzetti. Ünüvar, hem dünya hem de Türkiye ekonomisinin benzer şekilde “oyuna devam ettiğini” ifade etti.

“Size dünya ve Türkiye ekonomisinde kalkınma perspektifinden ne durumda olduğumuzu anlatacağım. Kendi hayatımda da böyleyimdir, sonda söyleneceği başta söylerim. Şöyle bir görsel seçtim. Futbolcu sakatlanır, gelirler hemen sahaya, sprey sıkarlar, ‘Hadi bakalım devam et’ derler. Şu anda sadece Türkiye ekonomisinde değil, dünya ekonomisinde de durum tam olarak bu,” diyen Ünüvar, IMF ve Dünya Bankası toplantılarındaki gözlemlerine de değindi.

Dr. Ünüvar, IMF’nin küresel büyüme tahminlerinin bir yıl öncesine göre aşağı yönlü revize edildiğine dikkat çekti. Dünya Ticaret Örgütü’nün mal ticareti öngörülerinin de azalacağını belirten Ünüvar, Trump dönemindeki tarifelerin küresel ticareti olumsuz etkilediğini vurguladı. Çin’in ise bu dönemde agresif bir ihracat stratejisi izleyerek küresel dengeleri etkilediğini söyledi.

Sunumda küresel belirsizlikler ve jeopolitik risklerin ekonomik görünümü ciddi şekilde etkilediğini vurgulayan Ünüvar, “Küresel belirsizlik endeksi sürekli artıyor ve bugün oldukça yüksek bir seviyede. Ticarette korumacılığın ortadan kalkmasını beklemiyoruz. Bu nedenle sanayicilerimiz, sadece Türkiye’de değil, dünyada da büyüme sorununu aşabilecek kapasiteye sahip,” dedi.

Dr. Ünüvar, sanayi politikalarının önemine de değinerek, gelişmiş ülkelerin ve bazı gelişmekte olan ülkelerin sanayiye doğrudan müdahale ettiğini aktardı. Amerikan hükümetinin bazı teknoloji ve savunma sektörlerine yatırım yaptığını örnekleyen Ünüvar, Türkiye’nin de bu bağlamda kendi sanayi stratejilerini geliştirmesi gerektiğini belirtti. Asgari ücret ve kur politikalarının tek başına rekabet avantajı sağlamayacağını ifade etti.

Sunumda yapay zeka ve teknolojik gelişmeler de ele alındı. Ünüvar, yapay zekanın tek başına bir sanayi devrimi yaratmayacağını, ancak sektörlerde uygulandığında ekonomik dönüşüm sağlayabileceğini söyledi. Ayrıca altın ve rezerv para hareketleri üzerine de değerlendirmeler yapan Ünüvar, Çin Merkez Bankası’nın altın alımlarına ve küresel rezervlerdeki değişimlere dikkat çekti.

Dolar ve Euro ile ilgili ekonomik öngörülerini de paylaşan Ünüvar, Türkiye ekonomisine dair orta vadeli planı (OVP) analiz etti. İç talebin büyümeye katkısının azaldığını, ihracat ve net dış ticaret dengesinin daha zayıf olacağını ifade eden Ünüvar, küresel deglobalizasyon ve korumacılık eğilimlerinin Türkiye’yi de etkilediğini vurguladı.

Suriye ile olan dış ticaret ilişkilerini de değerlendiren Ünüvar, Türkiye’nin ihracatta hala lider konumda olduğunu, ancak Çin’in bölgedeki etkisinin artmakta olduğunu söyledi. “İç talep yavaşlıyor, fakat bu enflasyonu keskin şekilde aşağı çekmeye yetmiyor. Merkez Bankası sıkı durduğunda, 2026’nın ikinci yarısında faizlerde hızlı düşüş ihtimali doğuyor,” dedi.

İŞTE DR. BURCU ÜNÜVAR’IN KONUŞMASININ TAMAMI…

Sizlere dünya ve Türkiye ekonomisinde kalkınma perspektifinden ne durumda olduğumuzu anlatacağım. Kendi hayatımda da böyleyimdir, sonda söyleneceği başta söylerim. Şöyle bir görsel seçtim. Durum bu. Futbolda vardır ya, futbolcu sakatlanır. Gelirler hemen sahaya, sprey sıkarlar, gönderirler. Hadi bakalım devam et diye. Şu anda sadece Türkiye ekonomisinde değil, dünya ekonomisinde de maalesef durum tam olarak bu. Oyuın devam ediyor, oyuna devam diyoruz. İki hafta IMF Dünya Bankası toplantılarını takip etmek için bulunuyordum. Durum nedir diye oradan başlamak istiyorum. IMF küresel büyüme tahminlerini görüyorsunuz. 2024 gerçekleşme, 2025, 2026.Bir yıl önceye göre tahminler aşağıya gelmiş büyümede. Bu da Dünya Ticaret Örgütü’nün Kahramanmaraş’ı da çok ilgilendiren kısmı, mal ticareti öngörüleri. Bir yıl önceye göre kırmızı olan grinin altında. Daha düşük bir mal t,icareti büyümesi bekliyoruz dünyada. Nisan’da nasıldı, Trump başkanın tarifeleri koyduğu yer, gelin bir de ona bakalım. Ne yapmışız büyüme tahminlerinde 2025 için ir beklentimiz var gri olan,Trump başkan gelmiş maviyle büyüme tahminleri kötüleşmiş dünyada. Trump başkanın yaptıklarına dayanabileceğimizi anlamışız kırmızıyla büyüme tahminleri yukarı gelmiş. Hala bir sene önceye göre düşük ama Nisan’da korktuğumuz kadar kötü değil. Bütün IMF ve Dünya Bankası toplantıları bu temanın üzerine kuruluydu. Nisan’da korktuğumuz kadar kötü değil ama ben bir grafik daha göstermek istiyorum ve bence bu bizi daha çok ilgilendirmeli. Dış ticaret. Bakın 2025 ortadaki Nisan ayında eksi olabileceğini düşünmüşüz. Tüm dünyada küresel ticarete söylemişiz. Yok ya o kadar kötü değil. Kırmızıya çıkarmışız ama 2026’da öyle yapmamışız. 2026’da küresel ticareti Trump başkanın etkisiyle tahmini aşağıya çekmişiz. Şimdi diyoruz ki hayır, daha da kötü olacak. Şimdi biz hep 2025’i konuşuyoruz ya. Aslında etki 2025’teymiş gibi düşünüyoruz ya, hayır. Dünya Ticaret Örgütü diyor ki ‘Ben toparlanamadım. Büyüme tahminimi toparladım ama dış ticaret tahminimi toparlayamadım.’ Şimdi böyle bir dünyada dış ticaretin giderek bozulması beklenen bir dünyada kavga çok olur. Zaten her tarafta kavga var. Evet, bunun azalmasını beklemediğimiz bir döneme giriyoruz. Bu IMF-Dünya Bankası toplantıları sırasında bloklar yayınlanır. Kimsenin okumayacağı umulan bloklardır bunlar, benim işim bunları okumak. Asya ve Çin’le ilgili tahminler çok karışık. Açık mavi olan bir yıl önceki tahminler koyu mavi olan da son tahminler. Bütün grafiklerde açık mavi daha yukarıda koyu mavi daha aşağıda. Ne demek bu? Bir sene önce daha iyi olacağını düşünüyormuşuz şimdi o kadar iyi olacağını düşünmüyoruz. Bir ülke hariç, Çin. O kadar Trump başkan devreye girdi, o kadar tarifeler onlar yüzünden bütün tahminler aşağı geldi. Çin için şimdi diyoruz ki bir sene önce düşündüğümüze göre daha iyi olacak. Bir tek Çin ayrıştı. Peki nasıl ayrıştı? Tabii pek çok sebebi var. Şöyle yapıyor Çin. Şu gri olan Çin’in Amerika Birleşik Devletleri’ne mal satışı. Trump başkan kırılması. Tamam satmıyor, ne yapıyor? Vietnam’a satıyor, Vietnam Amerika’ya satıyor. Biz bunu 2027’de gördük, aynısını yapmıştı yine yaptı. Şimdi elimizde bir tane agresif Çin var. Amerika’dan vazgeçmiş değil. Ama oradaki olası kayıplarının tamamını dünyanın dört bir tarafında telafi etmek isteyen burası bizi çok ilgilendiriyor. Bir Çin var elimizde. Washington’daki toplantılar sırasında farklı katılımcılara soru sorma şansımız da oldu. Ben de en başından beri merak ettiğim bir şeyi sordum. Trump’a dur diyecek biri yok mu? Değil mi? Sabah uyanıyorKanada’da reklam gördüm kalbim kırıldı tarife koydum. Birisi cevap verdi, Dedi ki ‘Hayır,Trump’ı durduracak biri yok. Sen onun sosyal medya hesaplarını yakından takip etmeye devam et.’ Takip ederim sorun yok ama bu benim tahminlerimi etkiliyor. Önümüzdeki dönemde belirsizliğin yüksek olacağı bir yıl bekliyoruz. Velhasıl tahminler basına da öyle yansıdı, sosyal medyaya da öyle yansıdı. Evet, IMF-Dünya Bankası tahminleri Nisan’a göre daha doğru. Ama bu daha iyi durumda olduğumuzu göstermiyor. Trump’a söyleyin artık yapmasın diyecek kimse yok. Belirsizlik azaltıcı mekanizmalar dünyada konuşulmuyor. Çin konusunda uzlaşı yok. Avrupa Birliği’nin zayıflığı konusunda herkes hemfikir, iklim krizinden konuşan yok bir hafta boyunca hiç duymadım. FED’in başkan değişikliği konusunda Türkler, Amerika Birleşik Devletlerindekilerden daha endişeli, onlar o kadar endişeli değil. Ticaret ve büyüme küresel ekonominin asıl meselesi elektrik arzı bile hala sorun. Dolayısıyla Türkiye’de enflasyonu çok konuştuğumuzu biliyorum. Haklıyız, bunu da biliyorum ama benden duyacağınız dünyanın büyüme diye bir problemi var. Asıl bakmamız gereken yer bu. O nedenle de sanayicilerimiz dün de çok kıymetliydiler ama bugün düne göre daha kıymetliler. Çünkü dünyada büyüme sorunu var ve bunu aşabileceğimiz tek yer sizlersiniz. Sadece imalatı konuşmayacağız ama hizmetleri konuşacağız. Hizmet meselesi imalat sektörüyle hizmet sektörünü nasıl entegre edebiliriz meselesi önümüzdeki dönemde Türkiye’de de çok fazla konuşacağımız konuşturacağımız sorunlardan bir tanesi olacak. Elbette teknoloji. Biraz daha yakından dünya ekonomisine bakalım. Eski insanlar harita yaptıkları zaman bilmedikleri yerlere hiç son Leon yazarlar. Orada aslanlar var diye gitmeliyim diye. Dünya ekonomisi biraz öyle. Bilmediğimiz şeyler yaşanıyor. Orada aslanlar var ama mecburuz. Şimdi şu enflasyona bir bakalım. Kovid zamanı çok çıktı değil mi? Düşer mi? Düşer mi? Düşmez mi? Düştü. Tarihi ortalamasının altına düştü. Dünyada pek çok ülkenin artık enflasyon problemi yok. Enflasyonu nasıl düşüreceğimizi biliyoruz. Burada içiniz rahat olsun. Türkiye’de de biliyoruz. Burada içiniz rahat olsun. Bunu ekonomistler yaptı. Enflasyon dünyadan düştü. Ama bunu ekonomistler yapmadı. Küresel belirsizlik endeksi. Bakın 1900’lerden beri geldiğinizde sürekli artarak geldiğini görüyorsunuz ve bugün artık bu noktada. Bunu biz yapmadık. Dolayısıyla bunun sonuçlarıyla tamamen iktisadi politikalarla mücadele etmek istediğinizde zorlanıyorsunuz, yer bitiyor. Biraz önce anlattığım sebeplerle de bu belirsizlikte çok ciddi bir düşüş ya da rahatlama beklemiyorum. Bir yandan da jeopolitik riskler var. Şu anda dünyada açık olan cephe sayısına bakarak üçüncü dünya savaşının devam ettiğini söyleyen uzmanlar var. O kadar gerilimin yüksek olduğu bir dönem. Jeopolitik risk endeksinin dağılımına baktım. 477 ay dünyada işte yaklaşık 220, endeksin 220 seviyesine kadar. Biz burasındayız. Çıkmaz ayın son Perşembesi. Kırk yılda bir görülen yerdeyiz. Siyasi belirsizlik yüksek haliyle bir de üstüne jeopolitik belirsizlikler yüksek. Üstüne bir de yetmedi. Şu tarifelerin 1929 buhranında yavaş yavaş 10 yılda çıkan tarifelerin bir gecede çıktığını gördük. Bu belirsizliklerin hepsi etkiliyor. Peki Wimbledon’da top tutucular vardır biliyor musunuz kenarda beklerler top gidecek de tutacağım diye. Ekonomistleri ben biraz buna benzetiyorum. Top tutucu gibi köşede duruyoruz. Düzgün at arkadaş topu da biz koşmak zorunda kalmayalım ama öyle olmuyor işte. Peki kendime şunu sordum, hangi topu kurtarırdım Burcu? Ben kendimce kalkınma perspektifinden yanıtları vermeye çalışacağım.

Bu dünya ekonomisindeki real büyüme tahmini şu turuncu olan tarihi ortalama. Önümüzdeki dönemde dünya ekonomisinin tarihsel ortalamasının altında büyümesi bekleniyor. Ben sana akıllı telefon yapamazsın demedim. Ben sana dünya ekonomisini büyütemezsin dedim. Durum biraz öyle. Üstelik de IMF Dünya Bankası tahminlerini yapan ekonomistler bu grafik benim çok canımı acıtan bir grafik. 5 yıllık tahminler yaparlar 5eş yıllık, her yıl. 2013!ten başlayarak sürekli o tahminleri aşağı çekmişler. Beş yıl sonrası için söyledikleri rakamları sürekli aşağı çekmişler. Yani biz işte otomom araç yapmışız, uzaya oyuncak ayı göndermişiz ama dünya ekonomisinin büyüme problemi bitmemiş. Peki neden? Yani bu kadar zenginlik. 2008 küresel krizinden sonra biliyorsunuz faizler eksiğe indi. İnanılmaz bir likidite pompalandı. O para nereye gitmiş Burcu o para derseniz? Vallahi yatırıma gitmemiş. 2008 küresel krizinden bu yana dünyadaki para hisse senetlerine, tahvillere, finansal piyasalara gitmiş. Gerçekten ekonomiyi büyütmesi gereken fiziki yatırımlar son derece az kalmış. O yüzden de dünyada şu an büyüme diye bir problemimiz var. Bunu şu sebeple söylüyorum. İktisatçının da ne kadar zor anlar yaşadığını söylemek isterim. Çıkıyoruz diyoruz ya bakın büyüme problem var, o gün borsa rekor kuruyor. Akşam mesaj geliyor, gördün mü Burcu hanım. Ama şimdi burada kim var? Hisse senetleri piyasasında kim var? Zaten parası olan var değil mi? Burası bir tasarruf mekanizması. Benim büyümeden kastım hepimiz için büyüme sadece yatırım yapabilen hisse senede alabilenler için değil ve dünyada makine, teçhizat yatırımlarının çok az olduğu bir dönemdeyiz örneğin. Tam bu dönem aynı zamanda gelir dağılımının da çok bozulduğu bir dönem. Gelir dağılımı bozulduğunda buna siyasi yansımaları oluyor. Şu isimler dünyada şu anda küresel siyaseti, tarifeleri etkiliyor. Ama o isimler gitse bile benzer yaklaşımların devam edeceğini söylemek şimdiden mümkün. Ticarette korumacılığın ortadan kalkmasını beklemiyoruz. Sanıyorum bir iktisatçı olarak bu dönemde en fazla önem verdiğim, TSKB ekonomikaraştırmaların raporlarını takip ediyor musunuz bilmiyorum. Üye yapalım sizleri de isterseniz. Arkadaşlarımız sürekli şunu yazıyorlar. Dünyada sanayi politikası değişti. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri hükümeti Intel’de pay sahibi. metal şirketinde pay sahibi. Çip satışından yüzde 15 pay alıyor. Savunma Bakanlığı’nın Amerika Birleşik Devletleri’nde MP Matrios’da hissesi var. Çok acayip bir şey değil mi? Bana çok acayip geliyor. Kahramanmaraş’tan bir metal şirketini ringe çıkaracağız küresel ticarette karşısında Amerikalı bir rakip var diyelim ki ama aslında Amerikalı rakibin arkasında Amerikan devleti var, içinde hissesi var. Şimdi bu denk bir rekabet mi? Bence değil. O yüzden de diyorum ki mesele tarife değil, mesele artık sanayi politikası. Buraya kadar bence uzlaştık. Ben şimdiden uyarayım sunumun bir kısmında bana kızacaksınız. Ama kızmayın. Neresi orası? Orayı da hemen söyleyeyim. Asgari ücret baskılayarak ve sadece kur üzerinden rekabet edemeyiz diyeceğim. Derdimizin tek çözüleceği yer orası değil diyeceğim. Orada bana biraz kızacaksınız biliyorum. Ama kızmayın çünkü sebebi bu. Karşımızdaki sanayi politikası bizim asgari ücret baskılayarak ya da TL’ye değer kaybettirerek çözebileceğimiz bir mesele değil. Hatta bakın Amerika hükümeti kuantum bilgisayarlarında da pay alıyor artık. Ve bu çok ilginç bir sistem. Amerikan hükümeti kuantum bilgisayarlarında hisse alıyor. Kuantum bilgisayarlarının hisseleri uçmaya başlıyor. Dolayısıyla kamunun sanayi politikasında çok aktif olduğu bir dönemden geçiyoruz. Devir, sanayi devri. Nitekim gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkelerde yakın dönemde ne kadar sanayi müdahalesi yapılmış diye baktık. Ne kadar fazla olduğunu göreceksiniz. Asgari ücret müdahalesi değil bu. Kur değer kaybettirmesi değil bu. Doğrudan sektörleri destekleyici şeyler. Hangi sektörleri desteklemişler? Peki ilk grafikteki sanayi politikaları hangi sektörlere gitmiş? Yüksek teknolojiyle imalat ama düşük teknolojiyi imalatta var. Onun dönüşümüemtiya enerji, gıda, hizmetler. Demek ki bu sektörleri düşünmeye devam edeceğiz. Peki, FeDfaiz indiriyor, ICB tekrar başlayacak, Avrupa Merkez Bankası galiba. Dünyada para bollaşır mı? Hayır, çok fazla borç bollaşmayacak. Bakın burada faiz flatolarını görüyoruz. Evet faiz flatoları aşağı iniyor dünyada. Doğru ama inanılmaz bir borç var. Uzaktan görünmüyorsa diye söyleyeyim yüzde 350’lerde borçları var gelişmiş ülkelerin. Yüzde 350,inanılmaz bir şey ve piyasa fiyatlamalarına baktığında 10 yıl sonra, bir sonraki 10 yılın faizlerinin daha yüksek olacağını fiyatlıyorum. Ben bir de örnek vermek istiyorum. Bu arada çok kafayı taktığım için belki El Sudate, Amerika’dakini bir firma yeni tahvil sattı. OpenAI, takip ediyorsunuz sizde, halka açılacak. Bütün bu yapay zeka yapay zeka. Yeni yatırımlar nereden bulacak bu parayı? Piyasadaki parayı çekecekler. Paranın faiz indirimlerine rağmen daha zor bulunacağı, borçlanmanın o kadar da kolaylaşmayacağı bir döneme giriyoruz.

Biraz da piyasaları anlatayım. Geçen bir müşterimizin sözü kazanan kazanıyor vallahi Burcu hanım dedi. Onu başlığa taşımak istedim. Doğru kazanan kazanıyor. Peki yine bütün bu Trump Başkanı seçiminden sonra ekonomistlerin verdiği kötü haberlere rağmen piyasa uçuyor değil mi? Ekonomistler Mars’tan, piyasalar Venüs’ten. Piyasalar uçuyor. Gelişmekte olan ülkelere para girişinin de çok yüksek olduğunu görüyoruz. Biz gelişmekte olan bir ülkeyiz ama bu bizim de bu kadar fazla para çekebileceğimiz anlamına gelmiyor. Çok fazla rekabet var hala. Peki. Bu da bu arada ben bir yatırım bankacısıyım aynı zamanda. Hani JP Morgan, Dollness, Side, Spink of America dünyanın sonu gelmiş gibi sat raporları yazarlar. Bir hafta sonra da tamam o kadar kötü değilmiş deyip al raporları yazarlar ya. Bakın onların kendi hisseleri S&P’den çok daha iyi hareket ediyor. Yatırım bankacılığı başka bir dünya. Orada suyun akmaya devam etmesi lazım. Yani şunu söylüyorum piyasalar iyi olmaya devam edecek. Ara ara düşecek, ara ara çıkacak. Kar satış yapmayı bilmeyen bu işe girmesi piyasalar iyi gidecek. Ama biz başka bir tarafa bakmalıyız. O da makro ekonomi. Fakat bunu her yerde anlatıyorum. Benim en sevdiğim hikayelerden biri artık ülke hikayeleri sektörlerde aranmaya başlandı. Bu S&P 500 muhteşem yediliyi çıkarınca şu siyaha dönüşüyor. Aradaki farkı yapan 7 tane şirket. Teknoloji 7 şirketin hikayesi olmaktan çıkıp Amerika Birleşik Devletleri’ni kaldıran bir hikayeye dönüşmeye başladı. Bu da Kopenhag borsası. Nova Nordisk’li, bu da Nova Nordisk’siz. Nova Nordisk’i biliyor musunuz? Danimarka’yı takip etmek zorunda değiliz ama bir tane zayıflama hapı var. Duydunuz mu? Neydi Özenpik. Evet. Şimdi o hapı buldu, uçtu hisseler. Onu çıkarırsam Danimarka’da tık yok bu arada. Danimarka hisselerinde bir şey yok ama ülke hikayesi haline getiremedi ve tekrar düştü. Yani şunu söylemek istiyorum. Kahramanmaraş’ın önemi bence bu. İstanbul’da birkaç tane iyi ve büyük firmanızın olması ülke hikayesi yapmaya yetmiyor. Ülke hikayesi yapabilmek için bizim hikayeyi yayabileceğimiz işlere ihtiyacımız var. Peki biraz yapay zeka anlatayım madem teknoloji. Şimdi bu yapay zeka ile barışacağız. IMF Dünya Bankası toplantılarında da konuşmasında yapay zekayı geçirmeyeni dövüyorlardı. Ama yapay zeka sanayi devrimi mi? Bir bakalım. Sanayi devrimi geldiğinde kişi başı gelirler dünyada şöyle zıpladı. Sanayi devrimi çok başka bir şey. Devrim, adı üstünde. Yapay zeka geldiğinde biz şöyle bir sıçrama görmedik. Ama zaten acaba yapay zekaya farklı bir şey mi yüklüyoruz? Bir eşleştirme yapalım mı? Buraya buharlı makinaları koyalım, sanayi devrimi. Buraya da yapay zekayı koyalım. Biz şu anda habire buharlı makinayı yapan firmayı konuşuyoruz. İşte OpenAI’yi konuşuyoruz, Nvidia’yı konuşuyoruz. Sanayi devrimi dediğimiz şey buharlı makinanın yapılması değildir. Sanayi devrimi dediğimiz şey buharlı makinanın sektörler tarafından alınıp kullanılmaya başlanmasıdır. Mississippi’den kalasları yürütmeye başlamamızdır. İngiltere’de madenleri çıkarmaya başlamamızdır. Buharlı makine sanayi devrimi olmadığı gibi yapay zeka da tek başına sanayi devrimi değil. Ne zaman ki aldın buharlı makineyi kullandın, sektörlerinde uyguladın o sanayi devrimi. Şimdi yapay zekayı uygulayabilen sektörlere bakacağız. Ben Kahramanmaraş’ta gördüm bir tane, yapay zekakullanıyoruz içinde diye. Çok güzel. Bunu uygulamak önemli. İşte bu yüzden de Amerika Birleşik Devletleri’nde, Türkiye’de bilmiyoruz. Potansiyel büyümemizi bilmiyoruz. Ne kadar büyüyebileceğimizi bilmiyoruz. Ve bunlar makroekonomik verileri yanıltıyor. Önümüzdeki dönemde şunu söylüyorum. İki sene sonra ben burada ya size iki sene önce anlattığım her şey çuvalladı biliyor musunuz diyebilirim. Çünkü önümüzdeki değişimi şu anda öngöremiyoruz.

Ama bir de oldiesgoldies var değil mi? Klasikler asla ölmez, altın. Birazcık da ondan bahsetmek istiyorum. Size altın günü bizim işimiz zaten. Çin Merkez Bankası altın alıyor. Altın fiyatlarındaki yükselişin bir kısmı bu. Şimdi bunu niye anlatıyorum? Ben aynı zamanda dolar TL kaç olur abla sorusunu alan kişiyim. O yüzden buraya, oraya bağlayacağım. Çin Merkez Bankası altın alıyor. Rezervlerde, küresel rezervlerde altının payı artıyor. Yani sadece Türkiye’deki altın günleriyle Hindistan’daki düğünler yükseltmiyor. Burada sistematik bir rezerv değişimi var. Peki önümüzdeki dönemde böyle gider mi? Bir bakalım rezervlerde madem değişiklik var. Bu küresel döviz rezervlerinde doların yeri hala yüzde 60’ın üzerinde bu arada. Sol tarafı okuyor. Bu da Euro’nun payı yüzde 20’nin üzerinde. Bana çok gelen bir sorudur. Dolar bitti mi artık? Doların devri sona mı erdi diye. Bence doların devri sona ermedi. Ama sizinle biraz konuşacağız. Hangi dolara bakacağız? Piyasa DXY dediğimiz dolar endeksini takip ediyor. Bence yanlış. Onu takip etmiyoruz. Trump başkanının şikayet ettiği dolar çok değerli dediği dolar ticaretle ağırlıklandırılmışreal dolar endeksi onun değer kaybetmesini istiyor. Son derece anlaşılır sebeplerle. Ve o değer kaybediyor zaten şu anda. Dolayısıyla dolardaki değer kaybı böyle lineer, önümüzdeki yıllarda da komple devam edecek düşüncesinde ben değilim. Görüldüğü üzere Trump başkan zaten belli bir değer kaybını yarattı. Bir lider düşünün tarife kararlarıyla bütün dünyadaki ticareti yeniden şekillendiriyor. Bunun onun ülkesine sağlayacağı bazı yararlar olacak. Yapay zekayı ve teknolojik gelişime liderlik ediyor. Tümüyle doların işi bitti demek bana sağlıklı gelmiyor. Bu da Trump başkanının Fed’e atadığı üye Miran. Ona da bir soru sorma şansım oldu. IMF, Dünya Bankası toplantılarına faiz indirimlerine devam, faiz indirimlerine devam diyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde, 2026’da göreceğiz. Hayaller başka, hayatlar başka olabilir.

Avro-dolar meselesini de biraz konuşalım istiyorum. Sizler için önemli olduğunu tahmin ediyorum. Şimdi biz hep Amerika’yı konuşuyoruz. Bu ekonomi politikaları belirsizlik endeksi. Mavi olan Amerika, turuncu olan Avrupa. Avrupa’daki ekonomik belirsizlik aslında Amerika Birleşik Milletlerinden daha yüksek. O yüzden kahramanınızı doğru seçin diyorum. Fransa bu yıl kaç başbakan değiştirdi deseniz ık bık dört galiba falan diyorum. Ben sayamıyorum. Oradaki belirsizlik oldukça yüksek. O yüzden benim arkadaşlarım bu yıla başlarken biz 1.07 avro-dolar öneriyorduk. Yanıldık. Ama yıl içerisinde 1.20’lere, 1.25’lere geldiği zamanlarda işte tahminler çok hızlı değiştiğinde arkadaşlarım sakin kaldılar ve 1.15’lik bir tahmini korudular. Hem Amerika’daki değer kaybının böyle lineer olmayacağı varsayımımızla hem de Avrupa’daki bu belirsizliği gözeterek

Peki, Türkiye ekonomisine biraz bakalım. Bütün mesai iktisaden memleketi yükseltmek gayesine matuftur. İzmir İktisat’tan. Orta vadeli plana (OVP) bir bakalım istiyorum ben. Kırmızı olan bir önceki orta vadeli plan, siyah olan yeni orta vadeli plan. Hepsinde büyüme iç talebin büyümeye katkısı, net ihracatın büyümeye katkısı hepsinde siyah çizgi, kırmızı çizginin altında görüyorsunuz. Bir yıl önce düşünülene göre büyümeyin daha zayıf, iç talebin daha zayıf, net ihracatın büyümeye katkısının daha zayıf olduğunu öngörüldüğü bir program. Burası bence hepimizi çok ilgilendiriyor. İlk grafikte vardı ya dünya için 2026 ticaret tahmini daha da olumsuz hale gelmişti. Bakın bizim OVP’miz ne diyor? Bir önceki yıla göre daha düşük bir ihracat, daha düşük bir ithalat bekliyor. Bu da ticaret açığı, onun dengesi. Bu yılki OVP’de, insanlar sadece büyüme bilme tahmini üzerinden okumayı seviyorlar ama kıymetli bir belgedir içine bakmak lazım. Bu yılki OVP’de kamunun deglobalizasyon tehdidini çok net gördüğünü, yani küreselleşmeden korunmacılığa, dünyada geçişin olduğunu çok net gördüğünü ve bunun tahminlerine yansıttığını görüyoruz. Bu hepimiz için bir risk maalesef.

Biraz da dış ticarete bakalım. Suriye ile ilgili ilişkilere bakmak istedim. Burada elbette Suriye’yi benden çok daha iyi takip edenler var. Çok iyi bilenler, içinden bilenler var. Ben bir makrocu gözüyle bizim resmi veriler ne söylüyor onu anlatmaya çalışacağım. 2010’da 60 milyar dolar, 2024’de ise 33 milyar dolarlık, kişi başına 1800 dolarlık geliri olan bir ülke Suriye. Suriye’ye ihracata baktığımızda bunlar yıllık ihracatlar. Neredeyse yıllığı geçmiş olan ise 2025’in ilk 8 ayı. 2025’in ilk 8 ayında geçmiş yılları yakalamışız. Hidrokarbon, petrokimya, güneş, inşaat malzemesi, tarımsalgirdi, Suriyeli öğrenciler, filmler, diziler, en çok hangi dizi gidiyor bilmiyorum, sağlık.Çalıştığımız alanlar. Ama kamu ile de konuştuğumuzda, şirketlerimizle de konuştuğumuzda bize anlatılan şey, doğru olup olmadığını sizden dinleyeceğim. Suriye’de ülke için gümrük vergileri bütçenin ana geliri olduğu için burada gümrük vergilerinin artma riskinin bulunduğu yönünde, yeni vergilerin gelebileceği yönünde çalışmalar. Ortak sanayi bölgesi fikri devam ediyor ama anlamlı bir ilerleme henüz bizim tarafa yansımadı. Peki, Suriye’yle ticarete şöyle bir bakalım. Gerçekleştirilen ihracat, Türkiye hala önde, Çin ve Mısır aşağıda görülüyor. Suriye’nin ithalatında Türkiye’nin payı da oldukça anlamlı bir yükseliş kaydetmiş. Ama şu Çin, niye ekledin Burcu Çin’i? Çünkü Çin kapımızda. Yaklaşık bir yıl önce Hollanda Merkez Bankası dedi ki, Hollanda Merkez Bankası Başkanı Avrupa Merkez Bankası’nın üyesidir. Çin, fiyat kırarak Avrupa’ya geliyor, bu dezenflasyonist bir etki yapacak, Avrupa Merkez Bankası düşündüğümüzden daha fazla faiz indirmek zorunda kalabilir dedi. Hayda! Avrupa Merkez Bankası’ndaki adamın gördüğü Çin, Avrupa’ya çok hızlı fiyat indirerek giriyor gerçeği bence bizim için son derece yakından takip edilmesi gereken bir konu. O yüzden de Irak’a bakarken Çin üzerinden bakmayı tercih ettik. Irak’ın ithalatından alınan paya baktık. Çin yükseliyor, Türkiye geriliyor. Türkiye ihracatında Irak’ın payı düşüyor. Bu da pek çok sebep olabilir. Irak’ı sattığımızı artık Suriye’ye satmaya başladık, kapasitemizi genişletemedik. Bunların hepsi olabilir, yakından izliyoruz. Ama Çin ihracatında Irak’ın payının da arttığını görüyoruz. Dolayısıyla Çin sadece Avrupa’ya değil bizim Güney komşularımıza da geliyor ve onlar da Fransızlarla çalışarak vesaire çapraz bir iş birliğini olası kılıyor gibi görünüyor. O zaman bir de Avrupa Birliği ithalatında Çin’e bakalım. Avrupa Birliği’nin aldığı Çin’in payı bakın giderek yükseliyor. Bunu gösterdiğimizde dediler ki ya Avrupa’nın ithalatı daralıyor zaten, oran olarak artıyor, miktar olarak artmıyor. Miktara da bakalım dedik. Hayır, miktar olarak da artıyor. Çin ihracatında Avrupa Birliği’nin payı da oldukça yüksek. Yani Çin Avrupa Birliği’nden vazgeçmeyecek. Güney komşularımızda da yolumuz kesişiyor. Bu önümüzdeki dönem için bence dikkat edilmesi gereken bir konu. Sizler zaten farkındasınız ama dikkat ettiğimiz konunun hangi yöntemle çözüleceği konusunda daha berrak olmamız gerekiyor. Bir de şöyle enflasyonu konuşalım. Nasıl çözeceğimizi biliyoruz. Merak etmeyin. Örneğin Çin mi zor, enflasyon mu zor derseniz bence Çin daha zor. Enflasyonu biliyoruz. Fakat enflasyon mu zor derseniz bence Çin daha zor. Enflasyonu biliyoruz. Fakat enflasyonda düşüşte bir ivme kaybı yaşadığımız da gerçek. Çok uzatmayacağım. Şöyle hemen tahminlerimizi söyleyeyim. Bu sene için yüzde 32-33 bandında TSKB ekonomik araştırmalardaki arkadaşlarım bir enflasyon bekliyorlar. 2-3 önce piyasada 28’in altı mı olur acaba? 29’un altı mı olur diye. O çok iyimserdi. Fakat o iyimserliğin izi kaldı maalesef. 2026 için ise piyasa yüzde 22’lik bir enflasyon bekliyor. TSKB ekonomik araştırmalardaki arkadaşlarım ağırdaki arkadaşlarım yüzde 24’lük bir enflasyon tahmini yapıyorlar. Merkez Bankamızın ara hedefi yüzde 16 altı. Şu anda yapılması gereken bir iş var. Öyle görünüyor. Enflasyonla mücadele bitmemiş gibi görünüyor. Riskler neler? Yani ne şaşırtabilir bizi? Şu iç talep meselesi önemli. Yani iç talep yavaşlıyor mu derseniz, evet yavaşlıyor iç talep. İç talebin yavaşlaması başka bir şey. İç talep yavaşlamasının enflasyonu düşürecek kadar keskin olması başka bir şey. İç talep yavaşlıyor bizde, evet görüyorsunuz. Ama enflasyonu böyle çok keskin bir şekilde aşağı getirecek kadar zayıf değil. Bu resmi, yani resmi verilerden yapılan ama açıklanmayan bir veri. TSKB ekonomik araştırmalardaki arkadaşlarım yapıyorlar. Şu çizginin ne kadar altındaysa ekonomi o kadar soğuk demek. Ekonominin hafif hafif o soğukluktan uzaklaştığını görüyoruz. Enflasyon üzerinde bir talep riski var. O yüzden de Merkez Bankamız son faiz indirimini daha az yaptı. Biliyorum bir an önce faizler insin, işler rahatlasın istiyoruz. Ama deneyimimizde, aklımızda çok taze herhalde. Enflasyon görünümüyle uyumlu bir faiz vermediğiniz zaman piyasa faizi düşmez ki zaten. Dolayısıyla bu hareketiyle Merkez Bankası eğer 2026’yı kontrol altına alma başarısını gösterebilirse 2026’ın ikinci yarısında faizlerin çok daha hızlı ve keskin düşme ihtimali olduğunu görüyoruz. Ama önümüzdeki dönemde 2026’nın ilk çeyreği boyunca hatta ikinci çeyreğin içerisinde Merkez Bankası sıkı durmaya devam edecek. Bu da TL’yi destekleyecek.KKM’yi bile kapattık ama hala yüzde 60’larda bir TL önümüzdeki dönemde 2026’nın ilk yarısı boyunca TL’de çok ciddi bir atak beklemiyoruz. Belirsizlikler genellikle kendimizi korumak istediğimiz ve bir köşede durup belirsizlik geçsin diye beklediğimiz zamanlardır. Ancak yeni dönem dünyadaki mesele, sadece Türkiye’de değil dünyadaki meselede belirsizliğin bu sefer bir dönüşümden de kaynaklandığını gösteriyor. O yüzden de hiçbir şey yapmadan durursam geçer belki diyebileceğiniz bir zaman maalesef değil. İşler dünyada da hızlanıyor. Yani bu savaşın sonunda Çin daha fazla yatırım yapmaya, daha fazla patent üretmeye başladı. Avrupa yatırımları kendi içine çekmeye başladı. İşlerin daha fazla dünyada hızlandığı bir döneme gidiyoruz. Hareketin bir kısmından korunmak, bir kısmına alışmak, bir kısmında önüne geçmemiz gerekiyor.

Zirve sonunda KASİAD Başkanı İsmail Dinçer, Dr. Burcu Ünüvar’a katılım ve değerli sunumu nedeniyle teşekkür plaketi takdim etti.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu