Şule Kirişçi yazdı… “Enerji ve Ekonomik Büyüme”

Dünya hızla değişiyor. Sanayileşme, kentleşme ve dijitalleşme… Tüm bu dönüşümlerin arkasında güçlü bir unsur var: enerji.
Üretimden ulaşıma, tarımdan teknolojiye kadar hayatın her alanında enerjiye olan ihtiyaç, kalkınmanın göstergelerinden biri haline geldi. Enerji ve ekonomi arasındaki bağ, bir ülkenin ekonomik başarısı ve sürdürülebilirliği için kritik bir faktördür. Bu nedenle enerjinin sürekliliği; ihtiyaç duyulan enerji kaynaklarının kesintisiz, güvenli, ulaşılabilir ve ekonomik şekilde temin edilmesi büyük önem taşır.
Bir taraftan enerji arzının artması üretim süreçlerini kolaylaştırıyor, sanayiyi besliyor ve teknolojik gelişmeleri hızlandırıyor. Bu durum ülkelerin ekonomik büyümelerine doğrudan katkı sağlıyor. Diğer taraftan ise ekonomik büyümenin kendisi enerjiye olan talebi arttırıyor. Refah düzeyindeki artış, sanayi ve hizmet sektörlerindeki genişleme, daha fazla enerji tüketimi anlamına geliyor. Ancak bu döngüde önemli bir sorun var; enerji kaynaklarımız sınırsız değil. İşte tam bu noktada dünya yönünü yenilenebilir enerji kaynaklarına çevirdi.
Küresel enerji tüketiminin, 2035 yılına geldiğimizde doksanlı yılların sonunda tüketilen enerji miktarının yaklaşık iki katına, 2055 yılında ise üç katı olacağı tahminler arasındadır. Bu durum yenilenebilir kaynaklara geçişte ki temel neden…
Türkiye, artan sanayi üretimi ve bölgesel etkisiyle enerji tüketimi sürekli artan bir ülke konumundadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’nin 2023 yılı nihai enerji tüketimi 121,5 milyon ton eşdeğer petrole ulaşmıştır. Bu tüketimin sektörlere göre dağılımına baktığımızda, %30,3’ünü sanayi sektörü, %27,4 ile ulaştırma, %21,8 ile konutlar, %10,5 ile ticaret ve hizmetler ve %4,5’lik kısmını tarım ve hayvancılık sektörü ve %5,4’ünü enerji dışı tüketim oluşturmaktadır.
Türkiye’nin 2024 yılı elektrik tüketimi 348 TWh. Bu rakamın -Türkiye Ulusal Enerji Planı çalışmasının sonuçlarına göre- 2025 yılında 380,2 TWh, 2030 yılında 455,3 TWh, 20235 yılında ise 510,5 TWh seviyesine ulaşması beklenmektedir. Bu veriler doğrultusunda Türkiye’nin elektrik tüketiminde 2035 yılına kadar yaklaşık %47’lik bir artış öngörülmektedir. Bu enerji talebindeki artış bize ekonomik büyümeyi işaret etmektedir.
Bu tüketim projeksiyonu yeni üretim kapasitesine yatırım yapılmasını, yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesini, altyapının güçlendirilmesini ve enerji verimliliği noktasında stratejilerin geliştirilmesini gerekliliğini göstermektedir.
Türkiye’nin bu noktada yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını her geçen yıl biraz daha arttırdığını yapılan yatırımlardan ve aktarılan kaynaklardan gözlemlemek mümkün.
TEİAŞ verilerine göre, 2025 yılı Temmuz ayında Türkiye’nin toplam elektrik üretimi 34.84 TWh ulaşmış durumda. Bu üretimin %42,42’si yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanırken, güneş enerjisi %11,76’lık pay ile en yüksek üretim kalemlerinden biri oldu.
Türkiye’nin yenilenebilir enerji yatırımlarına yönelik teşvikler, doğal gaz arama faaliyetleri ve enerji verimliliğine yönelik projeler, hem ekonomik hem de enerji arz güvenliğine katkı sağlamaktadır. Bugün, devletlerarası ortaklıklar ve TPAO’nun doğrudan katılımıyla yurt dışındaki hidrokarbon projelerinde aktif bir oyuncu haline geldi. Azerbaycan ve Rusya’dan Irak ve Afganistan’a kadar birçok ülkede arama ve üretim faaliyetlerinde bulunan ülkemiz, son olarak Somali’nin deniz yetki alanlarında potansiyel hidrokarbon rezervlerin tesbit etmek amacıyla sismik çalışmalar başlattı.
Yenilenebilir enerji kurulu gücünde dünyada 11. Sırada Avrupa’da 5. Sırada bulunan Türkiye artık sadece enerjiyi kullanan değil; enerjiyi yöneten, paylaşan ve ihraç eden bir aktör durumundadır. Enerji ve ekonomik büyümeyi sürdürebilir bir çerçevede yürütmek, sadece bugünü değil, yarını da düşünmek anlamına gelir.