Ekonomi

Kahramanmaraş’ta  Deprem Sonrası Ekonomi, Küresel Kırılmalar ve Türkiye’nin Yol Haritası Masaya Yatırıldı

KASİAD’ın Ramada Otel’de düzenlediği 2. Kahramanmaraş Ekonomi Zirvesi’nin son panelinde, “Kahramanmaraş Perspektifinden Konjonktürel Sohbetler” başlığı altında önemli değerlendirmeler yapıldı.

Ekonomi Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar‘ın moderatörlüğünü üstlendiği panelde, Anadolu Yatırım Menkul Kıymetler Genel Müdürü Nuri Sevgen, EKONOMİ Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz, EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ ve Habertürk yazarı Abdurrahman Yıldırım, Kahramanmaraş’ın deprem sonrası ekonomisinden küresel finans sistemindeki değişimlere kadar geniş bir yelpazede görüşlerini paylaştı.

Nuri Sevgen: Bol Likidite Balon Yarattı, Altın Güven Sorununu Yansıtıyor

Nuri Sevgen, konuşmasına üstatları arasında bulunmaktan duyduğu gururu dile getirerek başladı. Piyasanın çok karmaşık bir süreç içinde olduğunu belirten Sevgen, dünya ve Türkiye’nin farklı konjonktürlerde ilerlediğini, ekonomik fikirlerin, coğrafyaların ve sınırların değiştiğini vurguladı.

2008 Krizi ve FED’in Bilançosu: 2008 Mortgage krizi sonrasında piyasalara müthiş bir likidite artışı yaşandığını ifade eden Sevgen, ABD Merkez Bankası FED’in 1914’teki kuruluşundan 2008 krizine kadar (yaklaşık 100 yılda) bilançosunun 700 milyar dolar civarında olduğunu, oysa bugün bilançonun bir ara 9 trilyon doları geçtiğini söyledi. Bu bol likiditenin piyasalarda gereğinden fazla büyük bir balon yarattığını ve parasal sisteme olan güveni sorgulattığını belirtti.

Altın Neden Yükseliyor? Altının, yıldızların çarpışması sonrasında oluşan ve dünyada sınırlı (tahminen 166 bin – 180 bin ton) bir metal olduğunu vurgulayan Sevgen, buna karşılık yaratılan paranın çokluğunun aslında altın fiyatının gereğinden az yükseldiğini gösterdiğini ifade etti. Altının son dönemde yükselmesinin ana nedeninin, geleceğe dair parasal sistem paradigmasının değişmesi olduğunu söyledi. Bir merkez bankasının altın rezervini kuvvetlendirmesinin iki amacı olduğunu belirtti: Ya bir ambargo bekliyordur ya da parasal sistemin çökeceğini düşünerek altına dönüyordur.

Sevgen, Çin’in yoğun altın alımının sebebinin, Amerikan dolar rezervlerinin artık kullanılamaz hale gelmesi ve Amerikan tahvillerine talebin olmaması olduğunu dile getirdi. ABD’nin borcunun aslında bastığı para anlamına geldiğini belirterek, Amerikan tahvillerine olan güvenin azaldığını ve Trump’ın da gelmesiyle tahvil alımının engellendiğini ifade etti. Bu kırılmanın bir tarafında geleneksel Çin, diğer tarafında ise teknolojiyi kullanan Amerika olduğunu ve Çin, Rusya, Yunanistan ve Türkiye gibi ülkelerin altın talebinin fiyatları yükselttiğini ekledi.

Şeref Oğuz: Azerbaycan, Yeni Bir İş Fırsatı Kapısı

Şeref Oğuz, Suriye ve Mısır gibi bölgeler yerine, Azerbaycan‘ın Türkiye için Suriye’den daha büyük bir fırsat haline gelebileceği konusuna dikkat çekti. Azerbaycan’ın dil birliğinin yüksek (%82) olduğunu ve petrolden kaynaklanan büyük paralarla yeni bir dönüşüme girdiğini belirtti.

Karabağ Teşvikleri: Bakü’de sanayicilerle yapılan toplantılarda sunulan teşviklerin enteresan olduğunu söyleyen Oğuz, özellikle Karabağ bölgesini kalkındırmak için çok özel imkanlar tasarlandığını aktardı. Bölgenin tekstil ve tarım teknolojileri üzerinden zıplatılmasının hedeflendiğini, Karabağ’daki insanların son derece nitelikli olduğunu dile getirdi.

Hazır Finansman: Azerbaycan’ın bölgenin bambaşka bir cazibe merkezi haline geldiğini belirterek, orada hazır finansman imkanlarının olduğunu, Suriye gibi ülkelere giderken finansmanı da götürme zorunluluğunun aksine, Azerbaycan’da iş fikri doğru olduğu sürece 10 yıllık süre için hiçbir ödeme yapmama ve hatta üstüne para alma gibi teşvikler sunulduğunu ifade etti. Bu fırsatın, özellikle finansman sıkıntısı çeken KASİAD üyelerinin içinde bulunduğu sıkıntıları aşmaları noktasında bir imkan olduğunu düşündüğünü söyledi.

Abdurrahman Yıldırım: Borsa Siyasallaştı, Küresel Sistem Kırılıyor

Abdurrahman Yıldırım, Türkiye’deki borsanın siyasallaştığını ve siyasi konjonktüre paralel hareket ettiğini savundu. Borsanın canlanmasının siyasetin canlanmasına bağlı olduğunu ve iktidarın borsayı seçim döneminde ekonomiyi düzeltmenin bir göstergesi olarak kullandığını belirtti.

Borsa ve Bilançolar: Bilanço performansının borsa fiyatlarını çok etkilemediğini, şirketlerin tarihin en iyi bilançolarını açıkladığı 2023’te bile borsanın düştüğünü hatırlattı. Yabancı yatırımcıların reytinge baktığını ve reyting yükselirse döneceğini, yerli yatırımcıların ise yabancıları taklit ettiğini ifade etti.

Küresel Bloklaşma ve Çin: Yıldırım, dünya borsalarını sürükleyen teknoloji şirketlerinin Türkiye’de küçük ve sınırlı kaldığını, bu yüzden Türkiye’nin dünya konjonktürü ile uyumlu olmadığını dile getirdi. ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrası kurduğu serbest piyasa ekonomisi düzeninin, Çin’in şampiyon olmasıyla yıkıldığını ve ABD’nin kendi düzenini yıkarak içe kapanma ve devletçi bir ekonomi yönünde bloklaşmaya gittiğini söyledi.

ABD’nin Çin Kuşatması: ABD’nin Çin’i kuşatmaya çalıştığını, ancak Çin’in köklü uygarlığı, yönetim tecrübesi ve senkronize çalışan devlet düzeni nedeniyle Amerika’nın başarılı olamayacağını tahmin ettiğini belirtti. Çin’in ideolojik tercihini üretmekten yana kullandığını ve üretim kapasiteleri sayesinde istediği fiyata mal üretebildiği için hiçbir ülkenin Çin ile rekabet edemeyeceğini vurguladı. Tekstil gibi emek yoğun sektörlerde yaşanan sorunların arkasında da Çin’in yarattığı bu rekabetçi ekonominin yattığını ekledi.

Hakan Güldağ: Sanayisizleşme Riski ve Yeni Yol Haritası İhtiyacı

Hakan Güldağ, Kahramanmaraş’ın 6 Şubat depremlerinde nüfusa oranla en büyük kayıplardan birini verdiğini ve toparlanma sürecinin beklentinin aksine zamana yayıldığını belirtti. Buna rağmen Kahramanmaraşlı sanayici ve iş insanının iyi direndiğini dile getirerek haklarını teslim etti.

Ekonomi Politikalarının Etkisi: Türkiye’nin uyguladığı ekonomik politikanın sonuç vermekte zorlandığını ve bunun da ülkeyi sanayisizleşmeye doğru götüren bir süreç haline geldiğini ifade etti. Borsa İstanbul’daki sanayi (satışlar -%6, performans düşüklüğü -%19) ve hizmetler sektörleri (satışlar +%15, performans artışı +%) arasındaki makası örnek göstererek, bu tablonun yükün sanayinin üzerine kaldığını gösterdiğini söyledi.

Çözüm İçin Planlama Şart: Güldağ, sadece tespit yapmanın yeterli olmadığını, sorunları aşmak için devletin aktif rol aldığı başka politikalar üretilmesi gerektiğini vurguladı. 2012’de kapatılan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) örneğini vererek, sanayinin yeniden şahlanması için ülkede planlı bir programa ve yol haritasına mutlaka ihtiyaç olduğunu belirtti.

Yeni Sanayileşme Dinamikleri: Dünyada yeniden başlayan sanayileşme yarışının üç temel dinamiği olduğunu söyledi:

  1. Karbondan Çıkış (Hidrokarbondan çıkış).
  2. Küreselleşmeden Dönüş.
  3. Savunma Sanayi (Silahlanma tekrar öne çıkıyor).

Türkiye’nin 1600 üründe Japonya, İsviçre ve Hindistan ile aynı rekabet gücüne sahip olduğunu belirterek, bu ürün çeşitliliğine sahip çıkılması gerektiğini söyledi. Sanayicilerin, hizmetler sektöründeki gelişmeye paralel olarak hizmetler sektörüne yakın iş geliştirmeyi gündemlerine almaları gerektiğini, artık “üretip koydum, alan alır” devrinin sona erdiğini, tasarımın şart olduğunu ekledi.

OVP ve Teknoloji: Orta Vadeli Program’ın (OVP) içinde 80 kere “teknoloji” kelimesinin geçtiğini hatırlatan Güldağ, bundan sonra teknolojiyle ilgili olmayan hiçbir şeye kamudan teşvik veya destek alınamayacağı sonucunu çıkardığını ifade etti. Tekstil gibi emek yoğun sektörlerden vazgeçilmemesi, ancak bu sektörlerin dönüştürülmesi için destek olunması gerektiğini, aksi takdirde mevcut uygulamaların bu sektörleri ciddi şekilde sıkıntıya soktuğunu söyledi.

Demografik Değişim ve Segmentasyon: Türkiye’deki demografik değişimlere de dikkat çeken Güldağ, 26 milyon hanenin 5.5 milyonunda sadece 1 kişinin yaşadığını ve gelecek yıl OVP’ye göre kişi başına gelirin 18.621 dolar olacağını (en zengin %20’lik dilimde 46 bin dolar) belirtti. İş dünyasının, doğru müşteri kitlesine ulaşmak için bu segmentasyon farklılıklarına göre üretim çeşitliliği göstermesi gerektiğini vurguladı.

2027 Öncesi Beklentiler ve Riskler: Mevcut bakış açısıyla 2027’den önce herhangi bir canlanma beklenmediğini, 2026’da büyük beklentiler içinde olmamanın daha doğru olduğunu belirtti. Gelecek paranın büyük oranda sanayiye değil, gelir dağılımındaki bozulma nedeniyle emekliye ve vatandaşa gideceğini tahmin ettiğini söyledi. İş dünyasının her taşın altına bakmaya devam etmesi, satışa, pazarlamaya veya müşteri deneyimine hizmet etmeyen her şeyi elden çıkarması gereken bir döneme girildiğini ifade etti.

Altın ve Borsa: Altının hareketli olmaya devam edeceğini ancak bundan sonra Çin dışında merkez bankalarının müthiş bir altın alımı yapmayabileceğini, çünkü ABD, Almanya, İtalya ve Fransa gibi büyük rezerv sahiplerinin rezervlerinin büyük kısmının zaten altın olduğunu belirtti. Türkiye’nin 643 ton altın rezervinin toplam rezervlerin %55’ine denk geldiğini ekledi.

Borsa konusunda ise Hakan Güldağ, borsanın “kumarhane havasına” dönmesi nedeniyle, önümüzdeki dönemde fonlar üzerinde denetimin artacağını düşündüğünü söyledi.

Yeni Dünya Düzeni ve Canavarlar Zamanı: Cevdet Yılmaz’ın Marksist İktisatçı Antonio Gramsci’den yaptığı şu alıntıyı hatırlattı: “Eski dünya ölüyor, yeni dünya doğmak için mücadele ediyor, şimdi canavarlar zamanı.” Bu sözün mevcut durumu en iyi açıklayan ifade olduğunu, dünyanın bir türbülans ve kırılganlık yaşadığını belirtti. Batı kapitalizminin eskisi gibi kolayca genişleyememesi ve krizlerini aşmakta zorlanması nedeniyle kendini tekrarlayan krizlerin daha fazla görülebileceğini ifade etti. Ticaretin de doğuya kaydığını, 2000 yılında Çin ihracatının %55’inin Batı’ya iken, şimdi bu oranın %35’in altına indiğini, diğer gelişmekte olan ülkelere olan ihracatının ise %15’ten %45’e çıktığını söyledi. Altına yönelimin zemininde de bu ticaret eksen kaymasının olduğunu, ancak altının artık dünya ekonomisini yönetmek için yeterli bir araç olmadığını ekledi.

Vahap Munyar’ın Notu

Moderatör Vahap Munyar, Sanayi Bakanı’nın “tekstili gözden çıkarmış değiliz, kimse merak etmesin” sözünü hatırlatarak, tekstil gibi sektörlerin dönüştürülmesi için destek olunması gerektiği görüşünü destekledi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu